'Albay Ergenekon' Türkeş'ti
Ergenekon’un karakutusu Tuncay Güney’e göre, örgütün ismi bir albayın soyadına hürmeten seçilmişti. Araştırmacı Halid Özkul’a göre ise ‘Ergenekon’ ismi, kurucularından Alparslan Türkeş’in kod adıydı.
25 yıl önce, 8 Haziran 1973 günü ‘Bomba Davası’nda yargılanan Kurmay Yarbay Talat Turhan “Savcı yalan söylüyor, Emniyet’te ifade vermedim, kontrgerilla denilen bir yerde ifade verdim” şeklinde dilekçe verdiğinde asla çözülemeyecek bir yumağın ilk ipucunu ortaya çıkardı. Turhan, dört gün sonra Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığı’na, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ayrı ayrı gönderdiği dilekçelerle ‘Kontrgerilla örgütünün araştırılması için bir parlamento komisyonu kurulmasını’ istedi. Ancak aradan geçen onca yıla, seçime, hükümete ve girişime rağmen böyle bir araştırma asla yapılamadı.
Buna karşın 1999 tarihini taşıyan Ergenekon Lobi Belgesi’nin basına 2001 yılında ‘sızması’, Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması ve Danıştay Saldırısı kronolojisini izleyen olaylarla başlayan soruşturmada en çok ‘Ergenekon’ isminin nereden geldiği tartışıldı.
Soruşturmada, hemen hemen bütün iddiaların kaynağı olan, 170 sayfalık ifadesiyle soruşturmanın ana eksenini oluşturan, Lobi belgesini bizzat kaleme aldığını anlatan, ancak halen ‘ne tanık, ne de sanık’ olarak hiçbir biçimde dosyada yer almayan Tuncay Güney, Ergenekon’un ismi konusunda da iddialarda bulundu. Güney’e göre bu isim bir albayın soyadıydı.
SOYADINI DEĞİŞTİRDİ
Bu soyadını taşıyan 82 yaşındaki emekli albay Necabettin Ergenekon, iddiaya sert tepki gösterdi. 60’lı yılların başında ‘Baltacı’ olan soyadını, mahkeme kararıyla ‘Ergenekon’ olarak değiştiren emekli albay “Bu ismi kirletmeye hiç kimsenin hakkı yok” diyerek soruşturmayla arasında ilişki kurulmasına itiraz etti. Emekli albay, “Türkiye’de ABD ve İsrail denetiminde bir olan derin devlet vardır. Kendilerine Ergenekon adını veren örgüt de ancak bu yapının bir uzantısı olabilir” diye konuştu.
1 NUMARA SUNALP Mİ
Güney, ‘Albay Ergenekon’dan bazen albay bazen de paşa olarak söz ettiği için bu kişinin önce Özel Harp Dairesi’nin de etkin isimlerinden olan Turgut Sunalp olduğu düşünüldü. 1999 yılında böbrek yetmezliği sonucu yaşamını yitiren Sunalp, 1947’de ABD’ye giderek Kansas’taki Amerikan Kara Harp Akademisi’nde eğitim alan 16 subaydan ilkiydi.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜMÜŞPALA’NIN ÖLÜMÜ DEMİREL’İN ÖNÜNÜ AÇMIŞTI
1985 yılından bu yana araştırmalar yapan Halid Özkul, yakın tarihe ilişkin çarpıcı iddialarda bulunuyor. CMKP’de genel başkanlığı Türkeş taraftarlarınca engellenen Dr. Memduh Eren’in Adalet Partisi’nin o dönem genel başkanlığını yapan Ragıp Gümüşpala’nın doktoru olduğunu hatırlatan Özkul, Dr. Eren’in kendisine Gümüşpala’yı ölümünden birkaç gün önce muayene ettiğini, kalbiyle ilgili sorun olmadığını ancak birkaç gün sonra kalp krizinden öldüğünü anlattığını söylüyor ve Demirel’in bu ölümle önünün açıldığını hatırlatıyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Finansörü Derinkök’tü
Orgenerallikten emekli olan Sunalp 12 Eylül’den hemen sonra Milli Güvenlik Konseyi’nin desteklediği ‘Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni kurdu ve genel başkanı oldu. Partinin finansörleri arasında ise cezaevinde bulunan Malatyalı işadamı Kemal Derinkök dikkat çekiyordu. Bir dizi rüşvet, yolsuzluk ve kaçakçılık suçlarından hüküm giyen, adı İpekçi Suikastı’na karışan Derinkök’ün bu iyiliklerini Sunalp karşılıksız bırakmadı. Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu ile görüşerek Derinkök’ün sahibi olduğu batık İşçi Kredi Bankası’na el konulmamasını sağladı. Sunalp; 12 Mart’ta Ziverbey Köşkü’nde gözaltındakilere copla tecavüz edildiği iddialarını ise “Elimizde taş gibi gençler vardı. Copa ne gerek var” diyerek cevap vermişti.
--------------------------------------------------------------------------------
Örgütün isim babası
Üsteğmen Alparslan Türkeş ‘Irkçılık Turancılık’ davasından beraat ettikten sonra ABD’ye özel harp eğitimi almak üzere gönderilen 16 subay arasında yer alıyordu. Araştırmacı Halid Özkul’a göre günlerdir tartışılan Ergenekon örgütüne isim babalığı yapan subay da Alparslan Türkeş. Yani nam-ı diğer Albay Ergenekon. Örgütün kurucularından biri olan Türkeş 1960 yılından sonra, ihtilalci askerlerin Özel Harp Dairesi’ni kapatmasına ve Turgut Sunalp’in emekli edilmesine karşı çıkmıştı. ‘Komünizmle Mücadele Derneği’ içinde de çalışan Türkeş, CMKP’nin yönetimini ele geçirecek, ardından bu partinin adı MHP olarak değişecekti. ABD’nin Yunanistan’da EOKA örgütünü kurduğunu hatırlatan Özkul, yine aynı ABD’nin Türk tarafında da TMT’nin kuruluşunu desteklediğine dikkat çekiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Bir numara Roma Kulübü’nden cıkar
ARAŞTIRMACI Halid Özkul’a göre Ergenekon’un bir numarası aynı zamanda yüksek dereceli mason olan bir anayasa profesörü. Özkul, bir numarayı da şu sözlerle tarif ediyor.
“Bu yapının bugünkü şefini hem eski Harward’ın Türk mezunları arasından hem de Roma Kulübü üyesi bir isim olarak aramak daha doğru olur. Şunun altını çizmek gerekir; Roma Kulübü üyesi olmayan bir numara olamaz.”
Örgütün eli silahlı askerler-polislerden çok saygın sivillerden, bürokratlardan oluştuğunu hatırlatan Özkul “İşadamları, gazeteciler, yargıçlar var. Bunlara dokunamazsın, adlarını yazarsanız ortadan kaldırırlar” diyor.
MİLLİYETÇİ EFSANEYE DAYANIR
Özkul, sözlerine şöyle devam ediyor: Ergenekon ismiyle ilk kez Haziran 1991’de Moskova’da karşılaştım. İlk kez size açıklıyorum. Örgütün varlığını biliyordum, ancak isim için Sovyetler Birliği basın ataşeliği yapmış olan bir dostum aracılığıyla ulaştığım bilgi kaynağı ‘Ergenekon’ dedi. Bunun mantığı da çok basit; Avrupa’da (stay behind) operasyonu çerçevesinde kurulan yapılar bir ideolojik yaklaşımı yansıtır. Bu burjuvazinin, milliyetçilik adına uydurduğu efsanelere dayanır. Mesela İtalya’da Gladio’nun Romus ve Romülüs ile alakası vardır, Yunanistan’daki Kızıl Post Odeysseia destanında geçer, Rüzgar Gülü NATO’nun sembolü ve mason locasının adıdır.
‘Beş Ay Meydanı’ diye bir film var. 2003 yılında çekildi. Aldo Moro’nun kaçırılmasını ve Gladyo’yu anlatır. Bir numaraların anayasa profesörleri, yüksek yargıçlar olduğunu söyler ve film orda biter. Yapı buna çok benziyor.
YENİ KURULAN GLADYO TÜRKİYE’DE
Yıllardır bu işi araştırıyorum. İtalya’dan Lübnan’a, Rusya’dan Almanya’ya kadar pek çok kişiyle konuştum. Abu Nidal’den, Çakal Carlos’a kadar. Yeni bir gladyo tasarlandı 80’lerde. 90’larda ise Latin Amerika’da uygulandı. Renkli devrimler operasyonun parçası. Müslüman ve Hristiyan ülkelerde ayrı stratejiler uyguluyorlar. Yugoslavya’da uygulandı, Ukrayna ve Gürcistan’da uygulandı. Orta Asya’da bir ülkede başarılı oldu, başka bir ülkede ezildi. Türkiye’ye geldi. Buradan da Fas’a ve Malezya’ya gidiyor.
ÇATLI GİBİ KAFALARI GİDER
Aslına bakarsanız bu yapı içinde, Turgut Sunalp ile Veli Küçük birer nokta. Yaptırım güçleri yok. Kendi başlarına hareket ettikleri anda kafalarını koparırlar. Tıpkı Abdullah Çatlı’ya yaptıkları gibi.
--------------------------------------------------------------------------------
Mumcu cinayeti kopyaydı
ÖZKUL’UN bir başka iddiası da Mumcu suikasti ve Cumhuriyet gazetesine yönelik. Özkul “Cinayette kullanılan bombanın tarzı ve eylem biçimine dayanarak (FHKC’nin üyesi ünlü Filistinli Marksist edebiyatçı Ghassan Kanafani aynı şekilde katledilmişti) 1994 ilkbaharında Cumhuriyet gazetesine Mumcu’nun MOSSAD aracılığıyla katledildiğine dair bir belgesel yazı gönderdim. “Bizim çok Musevi okuyucumuz var, bu yazı onlara hakaret içeriyor” diye basmadılar. Yazı bir süre sonra Gerçek Sanat dergisinde yayımlandı” dedi.
-------------------------------------------------------------------------------
Lider adayları pasifize edildi
Özkul’A göre Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Hrant Dink gibi isimler pasifize edildi ve eğe erkek olsa Sema Pişkinsüt de öldürülecekti. Özkul şöyle konuştu: Bir şekilde pasifize edilen isimlerden söz ediyorum. Kim Türkiye’de çeşitli güçleri bir araya getirebilir, kim lider pozisyonuna gelebilir, ona bakıyorlar ve işbirliği yapmıyorsa yok ediyorlar. Türkiye’de büyük bir Siyonist güç var. Bu zannedildiği gibi Seferad, Sabetaycı, Musevi falan değil. Bunlar yüzyıllara dayanan safkan Türkler. Ancak Müslümanlıkla falan alakaları yok. Sabetaycılara ilişkin yazılanların tamamı da dezenformasyon, yazanlar kendi adamları.”
Ergenekon’un karakutusu Tuncay Güney’e göre, örgütün ismi bir albayın soyadına hürmeten seçilmişti. Araştırmacı Halid Özkul’a göre ise ‘Ergenekon’ ismi, kurucularından Alparslan Türkeş’in kod adıydı.
25 yıl önce, 8 Haziran 1973 günü ‘Bomba Davası’nda yargılanan Kurmay Yarbay Talat Turhan “Savcı yalan söylüyor, Emniyet’te ifade vermedim, kontrgerilla denilen bir yerde ifade verdim” şeklinde dilekçe verdiğinde asla çözülemeyecek bir yumağın ilk ipucunu ortaya çıkardı. Turhan, dört gün sonra Cumhurbaşkanlığı’na, Başbakanlığa, Genelkurmay Başkanlığı’na, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na ayrı ayrı gönderdiği dilekçelerle ‘Kontrgerilla örgütünün araştırılması için bir parlamento komisyonu kurulmasını’ istedi. Ancak aradan geçen onca yıla, seçime, hükümete ve girişime rağmen böyle bir araştırma asla yapılamadı.
Buna karşın 1999 tarihini taşıyan Ergenekon Lobi Belgesi’nin basına 2001 yılında ‘sızması’, Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması ve Danıştay Saldırısı kronolojisini izleyen olaylarla başlayan soruşturmada en çok ‘Ergenekon’ isminin nereden geldiği tartışıldı.
Soruşturmada, hemen hemen bütün iddiaların kaynağı olan, 170 sayfalık ifadesiyle soruşturmanın ana eksenini oluşturan, Lobi belgesini bizzat kaleme aldığını anlatan, ancak halen ‘ne tanık, ne de sanık’ olarak hiçbir biçimde dosyada yer almayan Tuncay Güney, Ergenekon’un ismi konusunda da iddialarda bulundu. Güney’e göre bu isim bir albayın soyadıydı.
SOYADINI DEĞİŞTİRDİ
Bu soyadını taşıyan 82 yaşındaki emekli albay Necabettin Ergenekon, iddiaya sert tepki gösterdi. 60’lı yılların başında ‘Baltacı’ olan soyadını, mahkeme kararıyla ‘Ergenekon’ olarak değiştiren emekli albay “Bu ismi kirletmeye hiç kimsenin hakkı yok” diyerek soruşturmayla arasında ilişki kurulmasına itiraz etti. Emekli albay, “Türkiye’de ABD ve İsrail denetiminde bir olan derin devlet vardır. Kendilerine Ergenekon adını veren örgüt de ancak bu yapının bir uzantısı olabilir” diye konuştu.
1 NUMARA SUNALP Mİ
Güney, ‘Albay Ergenekon’dan bazen albay bazen de paşa olarak söz ettiği için bu kişinin önce Özel Harp Dairesi’nin de etkin isimlerinden olan Turgut Sunalp olduğu düşünüldü. 1999 yılında böbrek yetmezliği sonucu yaşamını yitiren Sunalp, 1947’de ABD’ye giderek Kansas’taki Amerikan Kara Harp Akademisi’nde eğitim alan 16 subaydan ilkiydi.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜMÜŞPALA’NIN ÖLÜMÜ DEMİREL’İN ÖNÜNÜ AÇMIŞTI
1985 yılından bu yana araştırmalar yapan Halid Özkul, yakın tarihe ilişkin çarpıcı iddialarda bulunuyor. CMKP’de genel başkanlığı Türkeş taraftarlarınca engellenen Dr. Memduh Eren’in Adalet Partisi’nin o dönem genel başkanlığını yapan Ragıp Gümüşpala’nın doktoru olduğunu hatırlatan Özkul, Dr. Eren’in kendisine Gümüşpala’yı ölümünden birkaç gün önce muayene ettiğini, kalbiyle ilgili sorun olmadığını ancak birkaç gün sonra kalp krizinden öldüğünü anlattığını söylüyor ve Demirel’in bu ölümle önünün açıldığını hatırlatıyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Finansörü Derinkök’tü
Orgenerallikten emekli olan Sunalp 12 Eylül’den hemen sonra Milli Güvenlik Konseyi’nin desteklediği ‘Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni kurdu ve genel başkanı oldu. Partinin finansörleri arasında ise cezaevinde bulunan Malatyalı işadamı Kemal Derinkök dikkat çekiyordu. Bir dizi rüşvet, yolsuzluk ve kaçakçılık suçlarından hüküm giyen, adı İpekçi Suikastı’na karışan Derinkök’ün bu iyiliklerini Sunalp karşılıksız bırakmadı. Maliye Bakanı Adnan Başer Kafaoğlu ile görüşerek Derinkök’ün sahibi olduğu batık İşçi Kredi Bankası’na el konulmamasını sağladı. Sunalp; 12 Mart’ta Ziverbey Köşkü’nde gözaltındakilere copla tecavüz edildiği iddialarını ise “Elimizde taş gibi gençler vardı. Copa ne gerek var” diyerek cevap vermişti.
--------------------------------------------------------------------------------
Örgütün isim babası
Üsteğmen Alparslan Türkeş ‘Irkçılık Turancılık’ davasından beraat ettikten sonra ABD’ye özel harp eğitimi almak üzere gönderilen 16 subay arasında yer alıyordu. Araştırmacı Halid Özkul’a göre günlerdir tartışılan Ergenekon örgütüne isim babalığı yapan subay da Alparslan Türkeş. Yani nam-ı diğer Albay Ergenekon. Örgütün kurucularından biri olan Türkeş 1960 yılından sonra, ihtilalci askerlerin Özel Harp Dairesi’ni kapatmasına ve Turgut Sunalp’in emekli edilmesine karşı çıkmıştı. ‘Komünizmle Mücadele Derneği’ içinde de çalışan Türkeş, CMKP’nin yönetimini ele geçirecek, ardından bu partinin adı MHP olarak değişecekti. ABD’nin Yunanistan’da EOKA örgütünü kurduğunu hatırlatan Özkul, yine aynı ABD’nin Türk tarafında da TMT’nin kuruluşunu desteklediğine dikkat çekiyor.
--------------------------------------------------------------------------------
Bir numara Roma Kulübü’nden cıkar
ARAŞTIRMACI Halid Özkul’a göre Ergenekon’un bir numarası aynı zamanda yüksek dereceli mason olan bir anayasa profesörü. Özkul, bir numarayı da şu sözlerle tarif ediyor.
“Bu yapının bugünkü şefini hem eski Harward’ın Türk mezunları arasından hem de Roma Kulübü üyesi bir isim olarak aramak daha doğru olur. Şunun altını çizmek gerekir; Roma Kulübü üyesi olmayan bir numara olamaz.”
Örgütün eli silahlı askerler-polislerden çok saygın sivillerden, bürokratlardan oluştuğunu hatırlatan Özkul “İşadamları, gazeteciler, yargıçlar var. Bunlara dokunamazsın, adlarını yazarsanız ortadan kaldırırlar” diyor.
MİLLİYETÇİ EFSANEYE DAYANIR
Özkul, sözlerine şöyle devam ediyor: Ergenekon ismiyle ilk kez Haziran 1991’de Moskova’da karşılaştım. İlk kez size açıklıyorum. Örgütün varlığını biliyordum, ancak isim için Sovyetler Birliği basın ataşeliği yapmış olan bir dostum aracılığıyla ulaştığım bilgi kaynağı ‘Ergenekon’ dedi. Bunun mantığı da çok basit; Avrupa’da (stay behind) operasyonu çerçevesinde kurulan yapılar bir ideolojik yaklaşımı yansıtır. Bu burjuvazinin, milliyetçilik adına uydurduğu efsanelere dayanır. Mesela İtalya’da Gladio’nun Romus ve Romülüs ile alakası vardır, Yunanistan’daki Kızıl Post Odeysseia destanında geçer, Rüzgar Gülü NATO’nun sembolü ve mason locasının adıdır.
‘Beş Ay Meydanı’ diye bir film var. 2003 yılında çekildi. Aldo Moro’nun kaçırılmasını ve Gladyo’yu anlatır. Bir numaraların anayasa profesörleri, yüksek yargıçlar olduğunu söyler ve film orda biter. Yapı buna çok benziyor.
YENİ KURULAN GLADYO TÜRKİYE’DE
Yıllardır bu işi araştırıyorum. İtalya’dan Lübnan’a, Rusya’dan Almanya’ya kadar pek çok kişiyle konuştum. Abu Nidal’den, Çakal Carlos’a kadar. Yeni bir gladyo tasarlandı 80’lerde. 90’larda ise Latin Amerika’da uygulandı. Renkli devrimler operasyonun parçası. Müslüman ve Hristiyan ülkelerde ayrı stratejiler uyguluyorlar. Yugoslavya’da uygulandı, Ukrayna ve Gürcistan’da uygulandı. Orta Asya’da bir ülkede başarılı oldu, başka bir ülkede ezildi. Türkiye’ye geldi. Buradan da Fas’a ve Malezya’ya gidiyor.
ÇATLI GİBİ KAFALARI GİDER
Aslına bakarsanız bu yapı içinde, Turgut Sunalp ile Veli Küçük birer nokta. Yaptırım güçleri yok. Kendi başlarına hareket ettikleri anda kafalarını koparırlar. Tıpkı Abdullah Çatlı’ya yaptıkları gibi.
--------------------------------------------------------------------------------
Mumcu cinayeti kopyaydı
ÖZKUL’UN bir başka iddiası da Mumcu suikasti ve Cumhuriyet gazetesine yönelik. Özkul “Cinayette kullanılan bombanın tarzı ve eylem biçimine dayanarak (FHKC’nin üyesi ünlü Filistinli Marksist edebiyatçı Ghassan Kanafani aynı şekilde katledilmişti) 1994 ilkbaharında Cumhuriyet gazetesine Mumcu’nun MOSSAD aracılığıyla katledildiğine dair bir belgesel yazı gönderdim. “Bizim çok Musevi okuyucumuz var, bu yazı onlara hakaret içeriyor” diye basmadılar. Yazı bir süre sonra Gerçek Sanat dergisinde yayımlandı” dedi.
-------------------------------------------------------------------------------
Lider adayları pasifize edildi
Özkul’A göre Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Hrant Dink gibi isimler pasifize edildi ve eğe erkek olsa Sema Pişkinsüt de öldürülecekti. Özkul şöyle konuştu: Bir şekilde pasifize edilen isimlerden söz ediyorum. Kim Türkiye’de çeşitli güçleri bir araya getirebilir, kim lider pozisyonuna gelebilir, ona bakıyorlar ve işbirliği yapmıyorsa yok ediyorlar. Türkiye’de büyük bir Siyonist güç var. Bu zannedildiği gibi Seferad, Sabetaycı, Musevi falan değil. Bunlar yüzyıllara dayanan safkan Türkler. Ancak Müslümanlıkla falan alakaları yok. Sabetaycılara ilişkin yazılanların tamamı da dezenformasyon, yazanlar kendi adamları.”