Tasarım, Kodlama, Premium Accounts

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Tasarım, Kodlama, Premium Accounts

Tasarım, Kodlama, Premium Accounts


5 posters

    Yatağan (Türk Kılıcı)

    Trouble
    Trouble
    R00T

    R00T


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue950 / 999950 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1985
    Yaş : 32
    Uzmanlık : PS , PHP , HTML ,
    CSS , C , Tasarım
    Ruh Hali : Yatağan (Türk Kılıcı) Psikop10
    Kayıt tarihi : 14/07/07

    Kişi sayfası
    CeuPuan: 999999999

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından Trouble C.tesi Nis. 10, 2010 6:18 am

    Yatağan, 16. yüzyılda yaygınlaşan bir Türk kılıcı. Bilinen ilk yatağanlardan biri Ahmet Tekelû ustanın Sultan Süleyman için yaptığı işlemeli yatağandır. New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmektedir.

    Yatağan (Türk Kılıcı) 180px-Yataghan

    Yatağan adının kökeni

    Genel kanı, bu kılıçlar çoğunlukla Denizli'nin Yatağan köyünde yapıldığından ötürü, kılıcın da buranın ismiyle anıldığı şeklindedir. Ayrıca köye de ismini veren Bektaşi Yatağan Baba'nın etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bir rivayet ise, kuşağa sıkıştırılan yatağanın, yan durmasından ötürü bu ismi aldığıdır. Hacı Bektaşi Veli Hazretlerinin tavsiyesi üzerine Türkmen ustalar tarafından yapılan Kılıcın en önemli özelliği sadece tek tarafının keskin olması ve aman diyen, teslim olan düşmana ve hayvanata yaşama şansı vermesidir.
    Özellikleri

    Yatağan, pek çok doğu kılıcı gibi kavislidir, ancak (geleneksel kılıçların aksine) keskin ağzı içe gelecek biçimde, ters kavislidir. Çarpışma anında yüksek strese maruz kalan yatağanların ağızları çelikten, sırtları ise esneklik kazanması için demirden yapılırdı. Sapındaki kulaklar, bileği kavrayarak, içe doğru kavislenmesi nedeniyle savrulması zor olan yatağanın kullanımını kolaylaştırır. Bu kulaklar yüzünden, halk arasında "kulaklı" diye de bilinir. Genelde sapından sırtına doğru uzanan bir kemer, darbe anında kırılması muhtemel olan bu bölgeyi destekler. Yatağanların çoğu, sapında ve kabzasında işlemeler taşır. Kabzaya sedef kakma, inci ve değerli taşlarla süslemeler yapılır. Yanaklara ise ustanın adı, "Allah", "Muhammed", "Ali" gibi kakmalar yapılır, veya Kur'an'dan ayetler yazılırdı. Ancak kullanımının yaygınlaşmasıyla, siviller tarafından kullanılan oldukça basit yatağanlar da yapılmıştır.
    Kullanımı

    Yatağan'ın bıçak eğimi, İspanyol "falcata"sı, Mısır "kopesh"i ve Yunan "kopis"iyle benzerlik göstermektedir. Yarımay biçimide bir gövdenin, iç kısmı keskin, dış kısmı ise küttür. Yatağan, görünüş itibariyle doğu esintileri taşısa da, kullanımı daha ziyade Romalıların "gladius"larına benzer. Zira, pala, şimşir gibi kılıçlar, darbe enerjisini bıçağa yayarak, kesme üzerine odaklanırken, düz kılıçlar daha çok enerjiyi kılıcın ucuna yakın odaklayarak, daha sert darbeler vurma eğilimindedir. Yatağanda ise, kılıcın ucu keskin kenar üzerine yatırılarak, uç kısımın açısı değiştirilmiş, kılıç daha çok baş-boyun bölgesine vurulması için geliştirilmiştir. Boyna inen sert bir darbe, bu bölgede zaten zayıf olan ortaçağ zırhlarından pek etkilenmeden hasmı öldürebilir. Avrupalılar bu kullanım tarzına istinaden, bir çift yatağana "kelle makası" demişlerdir.

    Kısa bir kılıç olması dolayısıyla, hem sivil kullanımına uygun, hem de askerlerin yan silah olarak taşıyabileceği bir silahtı. Bir çok hançer ve kısa kılıca göre daha ölümcül olması da yatağana olan ilgiyi arttırdı. Yatağan, yeniçerilerin olduğu gibi, 18 ve 19. yüzyıllarda pek çok balkan ordusunun sembolüydü. Yeniçeriler, öncelikli kullandıkları tüfek ve kılıçların yanında, kuşaklarında birer yatağan da taşıyorlardı.

    Siviller arasında da oldukça yaygın olan yatağan, Kullanımı hançerden daha zor olmasına ve ustalık gerektirmesine karşın, kulaklarının azameti ve şeklinin güzel olması dolayısıyla, oldukça popüler bir silahtı. Kavgalarda, açıkça üstün olan tarafın, zayıf olan tarafa yatağanın keskin ağzıyla değil de, sırtıyla müdahale etmesi bir görgü kuralıydı.


    En son Trouble tarafından Çarş. Haz. 02, 2010 11:28 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    Trouble
    Trouble
    R00T

    R00T


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue950 / 999950 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Erkek
    Mesaj Sayısı : 1985
    Yaş : 32
    Uzmanlık : PS , PHP , HTML ,
    CSS , C , Tasarım
    Ruh Hali : Yatağan (Türk Kılıcı) Psikop10
    Kayıt tarihi : 14/07/07

    Kişi sayfası
    CeuPuan: 999999999

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından Trouble Çarş. Haz. 02, 2010 11:28 pm

    Zengin ve çeşitli içeriğe sahip olan Osmanlı da
    kullanılan silahları dört ana bölüme ayrılır. Bunlar:


    • Vurucu silahlar (eslah-i darbe),
    • Delici silahlar (eslah-i nafize),
    • Kesici silahlar (eslah-i cariha),
    • Atıcı silahlar (eslah-i ramiye) diye
      adlandırılır.


    Bıçak kılıcın esas kesici görevini yerine
    getiren en önemli bölümüdür. Uzunluğu ve genişliği üzerinde standart
    ölçüleri olmayan namlu Osmanlı kılıçlarında form olarak özellik gösterir
    ve Avrupa kılıçlarından bu özelliği itibari ile ayrılır. Osmanlı
    kılıçları hafif balçaktan uca doğru hafif eğimli ve tek taraflı keskin
    olarak yapılmışlardır. Bu eğimin kılıcın kullanılmasında kolaylığı ve
    etkinliği sağlamak üzere belirli teknik ölçülere göre verildiği
    muhakkaktır. Hint, İran ve Memlük kılıçlarında da bu eğrilik görülür.
    Türk kılıçlarının en büyük karakteristik özelliği namlularda kullanılan
    çeliğin elde edilmesi ve bu namlular üzerinde çağına göre ileri bir
    teknikle yapılan süsleme, bezeme ve hat sanatını uygulamalarıdır. Ayrıca
    Cengiz Han zamanında Moğol ülkesine giden Çinli elçiler bunların çelik
    işlemeyi bilmedikleri Moğol generallerinin ve ordularının kılıçlarını
    Uygur Türklerine ısmarladıklarını yazmışlardır. Kılıcın gerek yapımında
    gerekse kullanımında tarihi bir geçmişe ve ustalığa sahip olan Türk
    toplumu bu özelliğini Osmanlılar zamanında da devam ettirmiştir.



    http://www.populertarih.com/wp-content/uploads/2008/04/yatagan-kilic.jpg"
    rel="no follow">Yatağan (Türk Kılıcı) Yatagan-kilic
    Kılıç namluları arasında en meşhur ve en
    seçkinlerinin Şam da yapılmış oldukları ve buna Şam’ ın Arapça adı olan”
    DIMIŞK” ile bağlantı kurularak “DIMIŞKİ” adı verildiği birçok
    kaynaklarda belirtilir. Hatta o kadar ki Şam tekniğini uygulayan ve Şam
    çeliği ile çalışanlara “DIMIŞKÇI” ünvanı verilmiştir. Kanuni Sultan
    Süleyman ın saltanatının ilk yıllarında kendisine bayramlık hediye
    (bayramiye) veren sanatkarlar arasında DIMIŞKÇI Hüseyin in bir Dımışki
    yumurta, DIMIŞKÇI Murat ın on dımışki yumurta hediye ettiklerini
    görüyoruz. Burada yumurta deyimi ile kılıç yapımında kullanılan ve kılıç
    yumurtası diye adlandırılan has çelik kastedilmektedir.

    Kılıç Osmanlılar zamanında sayıca en çok
    kullanılan silahlardan bir olduğu halde imalathaneleri ve buralarda
    kılıç yapılması esnasındaki işlemler hakkında kesin bilgi veren bir
    kaynak yoktur. yalnızca Evliya Çelebi seyahatnamesinde; Fatih Sultan
    Mehmed in Kurşunlumahzen ve Topkapı arasında yaptırmış olduğu
    Dımışkihane den bahisle: “Hatta Sultan 4.Murad ın kılıççıbaşısı
    Davud bu kılıçhanede işlerdi kale dışında, deniz kıyısında büyük bir
    işyeri idi”
    der.

    Sultan Deli İbrahim başa geçince (1640),
    Dımışkihane nin Gümrük Emiri Ali Ağa tarafından satın alınarak
    yıktırıldığını böylece ne kılıçhanenin ne de demir madeninin adı ve
    nişanının kalmadığı belirtilir. Bir çok sefaretname ve seyahatnamelerde
    Türk kılıçlarına, kılıç talimlerine ve kılıç kullanmada Türk askerinin
    ustalıklarına dair pasajlar vardır Ahmed Cevdet Bey Tarih-i Askeri-i
    Osmani de şu gözlemlere yer verir; “

    Herhalde Türk kılıçları şekil, görünüş ve
    hafiflik yönünden bizimkilerden daha mükemmeldir. Avrupa süvarilerindeki
    en büyük eksiklik kılıçlarının ağır oluşlarından ileri gelmektedir.
    Herkesin kendi kullanacağı kılıcı kendisinin seçmesi Osmanlılar da
    adettir. Yüzlerce yıldan beri Osmanlılar bütün dikkatlerini kılıcın
    mükemmelleştirilmesine vermiştir. Türk kılıçlarını kullanmak bir ustalık
    işidir. Öyle ki Yatağanın ağzının çok keskin olmasından ve biçiminden
    dolayı zamanla bir kullanım kültürü gelişmiştir. Örneğin yatağan sahibi,
    karşısındaki kişi zayıf ise yatağanın keskin ağzı ile değil de kesmeyen
    sırtı ile müdahale ederdi. Oğuzlar’ ın milli düşüncelerine göre Türkler
    tarafından icat edilen ve yine eşsiz bir şekilde kullanılan kılıcı bu
    eski geleneğin devamı olarak kullanılabilen sanatı Osmanlılar tarafından
    benimsenmiş ve Yeniçeri Ocağındaki talimhanede, talimhaneci tarafından
    kabza tutmak ve kılıç çalmak talimleri yapılmıştır. Kılıç çalmak; kılıca
    herhangi bir zarar vermeden hedef üzerine kullanma tekniğine uygun
    olarak indirip istenilen en yüksek sonucu almaktır.

    http://www.populertarih.com/wp-content/uploads/2008/04/kilic.jpg"
    rel="no follow">Yatağan (Türk Kılıcı) Kilic

    Bir süs eşyası zarafetinde ince ve narin
    görünümü ile bugün müze vitrinlerini yerli ve yabancı kolleksiyonları
    süsleyen Türk kılıçları yaşadıkları çağlarda usta Türk savaşçısı elinde
    zırhları, miğferleri parçalayan aman vermez bir silah kimliğini
    taşımaktadır.

    Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her
    kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldır.Türkler at ve
    kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardır.Kılıç
    Türklerde kutsal kabul edilmiştir.Demir ve onu eriten ateşin büyük bir
    ruhsal yönü olduğu kabul edilirdi. Demire büyük saygı gösteren Türkler
    bu nedenle kılıca da saygı göstermişler, yeminlerini kılıç üzerinde
    yapmışlardır.
    İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından
    gerçekleştirilmiştir. Kamaların namlu denilen madeni bölümü daha da
    uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa
    toplanacak biçimde yapılırdı.Her bozuluş yada kırılışta yeniden
    dövülerek kılıç biçimi veriliyordu. Türkler, kılıcın yapımında ve
    kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de
    büyük aşama yapmışlardır. Özel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli
    bileklerde büyük işler başarmışlardır. Tek vuruşta bir deve yavrusunu
    ikiye biçen bilek, yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor, kat kat
    yapılmış keçeyi doğruyordu.


    Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan
    Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı
    da ona eş değer özellikte kullanıyordu. Avrupa kılıçları düz ve iki
    tarafı da keskin olarak yapılıyordu. Türk kılıçlarının ise bir tarafı
    keskin ve kıvrıktır. Mezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini
    isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini
    yansıtan bir çok belge ele geçmiştir.

    M.Ö. 23-24. Yüzyıl öncesine
    varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş
    açıklamalar vardır. Bir bölümde şöyle denilmektedir: Onların hepsi
    zırhlı süvarilerdi. Uzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları
    ise keskin kılıçlar ve mızraktı.

    Shamsir (şaşmir): Şaşmir Eski
    Persçe de kılıç anlamına gelmekle birlikte kuşağa takıldığına kıvrık
    namlusunun yandan bakıldığında aslanın kuyruğuna benzediği için de bu
    ismin verildiği söylenmektetir. İran, Türk, Rusya ve Hindistan da
    kullanılmıştır.

    <blockquote>

    http://www.populertarih.com/wp-content/uploads/2008/04/cavalier_sipahi-2.jpg"
    rel="no follow">Yatağan (Türk Kılıcı) Cavalier_sipahi-2 </blockquote>
    Tarihçi Lofyor. ”Kılıç, acemilik ve
    dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır der. Kılıç onu kullananın
    bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanır. İşte bu bilek Türklerde
    vardır”
    demektedir.

    Ayrıca tarihi belgelerde Alparslan’ın yönettiği
    ani saldırılarda her Türk askerinin biri elinde, biri belinde, biride
    ağzında olmak üzere üç kılıcı olduğu belirtilir. Savaş dışında ise kılıç
    bir egemenlik sembolü olarak kullanılıyordu.


    Kılıç; kabza, korkuluk
    ve namlu diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır.
    Kabza:
    Ağaç, boynuz, kemik yada madeni maddelerden yapılırdı. Kabzanın süslü
    olmasına her dönemde ayrı bir özen gösterilirdi.


    Korkuluk: Kılıcı kullanan
    kişinin elini bir darbeye karşı koruyan bölümdür.


    Namlu ise: Kılıcın madeni
    bölümüdür. Türk kılıçlarının namluları eğridir. Eğri namlular darbede
    daha büyük yara açtıkları için delici kılıçlardan daha öldürücüdür. Bazı
    kılıçlarda iki yanları keskin, ucu sivri, düz yada yuvarlak olan namlu
    türleri de vardır. Namlunun keskin kenarına kılıç ağzı yada kılıç
    yalmağı denir. Kılıçlar kullanılmadıkları zaman ‘kın’
    Eski
    Türklerde kılıç yapımı ustalığı yanı sıra, kılıç üzerine ve kınına
    yapılan işlemecilikte büyük bir sanata dönüşmüştür. Kılıçların kınları
    ilk dönemlerden beri hayvan, bitki türündeki motiflere göre süslenirdi.
    Kılıçların üzerine de özellikle kabza bölümlerine; kaç yılında, hangi
    amaçla, kimin tarafından yapıldığı kazınarak işlenirdi. İslam dininin
    kabulünden sonra kılıçlar üzerine ayet, hadis ya da bazı mısralar
    işlemekte bir gelenek olarak benimsenmiştir.
    denilen bir kılıfta
    korunur ve taşınır. Kın önceden madenden yada tahtadan yapılırdı. Kının
    üst tarafında bele bağlanmasını sağlayacak olan bölüm vardır.
    11.Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un
    eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar
    Yabanku
    , Kıpçaklar ve öteki Türk
    boyları
    yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı
    kınından çıkarırlar önlerine enine koyar ‘Bu kök girsin,kızıl
    çıksın’
    diyerek yemin ederlerdi.Bunun anlamı sözümde durmasam
    bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idi. Bu suretle ‘Demir
    intikamını alsın’

    Eski Türklerde daha 5-6 yaşındaki
    çocuklar ellerine verilen tahtadan yapılmış kılıçlarla bu uğraşa
    hazırlanırdı. Daha sonra iki çocuk bu tahta kılıçlarla birbirlerinin
    karşısında beceri edinirlerdi. Eski kaynaklara göre Türkler eğri ve tek
    yüzlü bir savaş aracı olarak kullandıkları kılıçları ile ilgili
    düzenlenen oyunlara büyük önem verirlerdi. Kılıçla ilgili becerilerini
    artırmak, sergileyebilmek için sık,sık gösteri düzenlenirdi. Bu kılıç
    oyunları yıl dönümlerinde ve büyük törenlerde yakılan ateşin çevresinde,
    müzik eşliğinde ritmik hareketlerle yapılırdı. Bu oyunlar ve benzeri
    akrobatik hareketlerin Türk efsanelerinde, destanlarında geçmesi
    bunların tarihin derinliklerinden indiğini anlatır.


    Kılıç-kalkan oyunu bir dini inançtan
    oluşmuştur. Bu gösteri ilkbaharda yeniden ateş yakmak amacı ile yeni
    yılın başında yapılırdı. Bundan yeni yılın ürünü için bir sonuç
    çıkarılırdı.


    İki düşman kabile arasındaki iddialı
    gösterilerde öldürme koşulu vardı. Düğün ve bayram gibi özel günlerdeki
    gösterilerde ise oyuncular birbirlerini yaralamaktan kaçınırlardı. Ancak
    oyunun aşırı heyecan ile yinede ölenler olabilirdi.


    Türkler çok iyi kullandıkları kılıçlarına
    kutsal bir değer kazandırmışlardır. Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı
    Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdi. Fatih Sultan
    Mehmet
    Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı
    doğrulamak için ‘‘Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek
    güvence vermiştir. Yavuz Sultan Selim de Venediklilere
    ticaret ile ilgili olarak
    verdiği izni; ”Kılıcım hakkı
    için”
    diyerek garanti etmiştir.


    Kılıç yapımı için 3-5 kg ağırlığındaki
    kılıç yumurtası 5-8 cm çapında ve 8-12 cm yüksekliğinde oval biçimdeki
    bir çelik külçe dövülerek yapılırdı. Sonradan değişik formüllerle kılıca
    su verilirdi. Kılıca su verme işlemi başlı başına bir sanattı. Kılıç
    ustaları kendilerine özgü değişik su verme formülleri bulmuşlar ve
    bunları birbirlerinden büyük değer olarak gizlemişlerdir. Bu türde
    yapılan Türk kılıçları havaya atılan yaş pamuktan bir yumağı kolayca
    ikiye biçerdi.
    demekti.
    <blockquote>

    http://www.populertarih.com/wp-content/uploads/2008/04/muhr-u-suleyman.jpg"
    rel="no follow">Yatağan (Türk Kılıcı) Muhr-u-suleyman </blockquote>
    <blockquote>
    Mühr-ü Süleyman
    </blockquote>
    Mühr-ü Süleyman’ın üzerindeki altı kollu yıldız
    motifinin daha tunç devrinden itibaren Ortadoğu coğrafyasında sıklıkla
    kullanıldığı arkeolojik kalıntılardan bilinmektedir. Keza Roma,
    İbrani, Asur, Bizans
    gibi eski medeniyetlerden kalan eserler
    üzerinde de göze çarpmaktadır. Eski Türklerin kullandığı on iki
    hayvanlı takvimde
    de bu yıldızı görürüz. Mitolojik zamanlardan
    itibaren bereket ve güç sembolü sayıldığı, pagan
    toplumlarda
    da kutsal kabul edildiği bilinmektedir. Ona her
    devirde atfedilen anlam da bu yüzden değişip durmuştur. Altı
    yön, matematikte ilk mükemmel sayı, dünyanın altı günde yaratılışı,
    bereket ve bolluğun özü vs
    . bunlardan. Şer güçlerden korunmak
    için tılsım oluşu ise pek yaygın.

    Hıristiyan ve Yahudiler arasında mühr-ü
    Süleyman’a ”Davud Yıldızı” denilmektedir. Onlar altıgen
    mührün üzerindeki yıldızın her bir köşesinde sıra ile İbrahim,
    İshak, Yakup, Musa, Harun ve Davud
    isimlerinin yazılı olduğuna
    inanırlar. Bugünkü İsrail devletinin bayrağı üzerinde de hexagram
    bulunmasının sebebi budur.


    Mühr-ü Süleyman’ın önemi Yahudilerce bir
    amblem olarak kullanılmaya başladıktan sonra artmıştır. Mührün, İlahî
    himayeyi sembolize ettiğine inanan Yahudiler sonraki dönemlerde bu şekli
    sancak ve flamalara, muskalara nakşetmişler, büyücülük tılsımı olarak
    sıklıkla kullanmaya başlamışlar, zamanla ona kudsiyet atfedilmiş ve
    özellikle dinî ikbal uğrunda kullanmışlardır.

    Mühr-ü Süleyman, İslam tezyini sanatlarının
    metal, ahşap, mimari, dokuma gibi pek çok dalında da nakış amaçlı
    kullanılmıştır. Birinin tepesi diğerinin tabanına geçirilmiş iki eşkenar
    üçgenin figüratif birleşimindeki kontrast, özellikle yapı
    süslemelerinin göbek motifi olarak çok cazip görülmüştür. Mühr-ü
    Süleyman’ın bulunduğu yere şeytanın giremediğine dair halk inancından
    dolayı da taş, ağaç, cam, kağıt vb. satıhlarda merkezî motif niyetine
    kullanılmıştır. Yine bu inanıştan dolayı cami, tekke vb. mekanların
    kubbe veya tavan nakışlarında yahut medhal sövelerinde mühr-i Süleyman
    desenleri bulunur.

    Anadolu Selçukluları, Artukoğulları
    ve İlhanlıların eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit
    taşlarında sık rastlanır. Osmanlılarda ise başta hamam kubbe delikleri
    olmak üzere mezar taşları, cami tezyinatları, anıtlar ve kemer kilit
    taşlarıyla çini, seramik gibi mimariyi ilgilendiren hususlarda şeytanı
    uzaklaştırma amacıyla; mutfak eşyalarında, çeşmelerde, sebillerde
    zehirlenmeye karşı tılsım niyetine; serpuş, tolga vb. başlıklarda güç
    sembolü olarak; giyim eşyaları ve takılarda hırz ve vefk
    olsun diye
    kullanılmıştır. Nitekim Barbaros Hayreddin Paşa’nın, rüzgara
    hükmedebilmek maksadıyla
    sancağına mühr-i Süleyman motifi
    nakşettirmesi bu geleneğin bir neticesidir. Aynı motif Ön Türk
    devletlerinin sancaklarında da kullanılmıştır.


    Ön Türk Tarihinde iç içe geçmiş iki
    üçgenden oluşan bu altıgen yıldızın ”Yaratan ve yaratılan”ı
    ifade ettiği belirtilmektedir. Ön Türk boylarında bu yıldız ”Temur
    Kazık”
    yani Kuzey yıldızını simgelemektedir. Daha sonra bu
    yıldızın adı, bazı Türk boylarınca ‘‘Çolpan Yıldızı”
    olarak adlandırılmıştır. Çolpan Yıldızı, tüm Türk boylarınca, Yaradan
    Tanrı’nın bir lütfu ve kendilerinin yıl göstericisi olarak kabul edilmiş
    ve ”Temuk Kazık”
    yani kırmızı renkli sabit
    yıldız olarak isimlendirmişlerdir.


    http://www.populertarih.com/wp-content/uploads/2008/04/barbaros-hayreddin-pasa-nin-sancagi.jpg"
    rel="no follow">Yatağan (Türk Kılıcı) Barbaros-hayreddin-pasa-nin-sancagi
    !.ApHacHi.!
    !.ApHacHi.!
    Yeni Kullanıcı
    Yeni Kullanıcı


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue20 / 99920 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Mesaj Sayısı : 15
    Uzmanlık : Null
    Kayıt tarihi : 13/05/10

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından !.ApHacHi.! Çarş. Haz. 02, 2010 11:32 pm

    Bu aşağıdaklrr dşnda çok güzel hepsi Very Happy ama katanalrda şekl
    !.ApHacHi.!
    !.ApHacHi.!
    Yeni Kullanıcı
    Yeni Kullanıcı


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue20 / 99920 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Mesaj Sayısı : 15
    Uzmanlık : Null
    Kayıt tarihi : 13/05/10

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından !.ApHacHi.! Çarş. Haz. 02, 2010 11:32 pm

    Yatağan (Türk Kılıcı) Kilic
    DreWolf
    DreWolf
    Yeni Kullanıcı
    Yeni Kullanıcı


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue10 / 99910 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Mesaj Sayısı : 8
    Uzmanlık : Null
    Kayıt tarihi : 27/05/10

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından DreWolf Perş. Haz. 03, 2010 7:37 pm

    aynen o kılıçlar çoq kötü:':':
    @normal
    @normal
    Yeni Kullanıcı
    Yeni Kullanıcı


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue10 / 99910 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Mesaj Sayısı : 27
    Uzmanlık : Null
    Kayıt tarihi : 14/03/10

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından @normal C.tesi Haz. 05, 2010 2:38 am

    saol
    Hawk
    Hawk
    Yeni Kullanıcı
    Yeni Kullanıcı


    Aktiflik :
    Yatağan (Türk Kılıcı) Left_bar_bleue21 / 99921 / 999Yatağan (Türk Kılıcı) Right_bar_bleue

    Erkek
    Mesaj Sayısı : 20
    Nerden : Aksaray
    Lakap : Harun
    Uzmanlık : Null
    Kayıt tarihi : 14/03/10

    Yatağan (Türk Kılıcı) Empty Geri: Yatağan (Türk Kılıcı)

    Mesaj tarafından Hawk Salı Tem. 06, 2010 8:15 pm

    Sağol güzel paylaşm

      Similar topics

      -

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 7:28 pm