Türkiye, PKK terörü konusunda en sıcak günlerini yaşadığı zamanlarda yani 90′larda yapılan operasyonların en bilinenlerinden biri ise örgüt lideri Apdullah Öcalan’a yönelik suikast planlarıydı. Bunlardan en meşhuru ise bugünlerde tekrar gündeme gelen “Mercedes Operasyonu”ydu. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Öcalan’ın öldürülmesi için bombalı suikast timi kurdurmuş, ancak bu plan hiç beklenmedik biçimde bozulmuş, Apo suikastten sağ kurtulmuştu. Yıllar önce Fehmi Koru’nun Taha Kıvanç adıyla yazdığı köşesinde üstü kapalı olarak gündeme getirdiği iddia, geçtiğimiz aylarda Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar’ın köşesinde Şemdin Sakık’tan geldiğini iddia ettiği mektubu yayınlaması ile yeniden gündeme geldi. İşte detaylar:
O dönemde bir çok köşe yazısı ve kitapta da konusu geçen iddialar özetle Abdullah Öcalan’a Bekaa’dayken bir suikast planlandığı ve bu planın operasyon öncesinde bir siyasetçi (sonradan Mesut Yılmaz olduğu iddia edildi) tarafından Prof. Dr. Yalçın Küçük vasıtasıyla Öcalan’a aktarıldığı yönünde. Sakık’ın mektubundan çarpıcı detaylar şöyle:
Doğu Perinçek, 1980′lerde gazetecilik adı altında Beka Kampı’na kadar gelip Öcalan’ı ziyaret etti, askeri törenle ve silah atışlarıyla karşılandı. Öcalan onu kucakladı, öptü, günlerce konuk etti. Kaldıkları odaya militanlar yüz metreden fazla yaklaşamadı, sabahlara kadar baş başa kaldılar.
Öcalan’ın Perinçek’le günlerce bir odada baş başa kalarak neler konuştuklarını ya da planladıklarını, neden yanlarına üçüncü bir kişiyi almadıklarını ve ‘militanlar kaldığımız yere yüz metreden fazla yaklaşmasınlar’ talimatı verdiğini hala merak ediyorum.
Öcalan’ın savaş kışkırtıcılığı yaptığı dönemde yanında olan Perinçek, İmralı’ya düştüğünde ’silahlara veda ediyoruz’ dediği anda Öcalan’a mesafeli durmaya başladı. Neden savaşan Öcalan’a ‘kardeşim’, barış çağrısı yapan Öcalan’a ‘hain’ dedi?
Öcalan Kürtçü görünür… Perinçek Orducu görünür… Öcalan ve Perinçek kardeşliğinin Kürt-Türk savaşı çıkarma fikrine dayandığından kuşkum yoktur.
Şemdin Sakık’ın Yalçın Küçük’le ilgili olarak da çok ağır ithamları var. Şöyle yazıyor:
Yalçın Küçük 1990′larda aranır duruma düşme bahanesiyle Avrupa’ya çıktı, bizzat Öcalan’ın sunduğu örgüt imkanlarıyla Fransa’ya yerleşti. Bazen Öcalan’ın daveti bazen kendi isteğiyle Şam’a geliyordu. Bizzat oradaydım. Her seferinde Öcalan tarafından askeri törenle, süslü püslü sözcüklerle, kucaklaşmalarla, öpücüklerle karşılanırdı. İkisi baş başa verip örgütü ve savaşı düzenliyorlardı.
İddiasına göre; Öcalan ile Küçük arasındaki ilişkiler o kadar büyümüş ki, PKK’daki kimi üst düzey atamalarda Küçük’ün önerileri önemli rol oynamış!
Öcalan’ın yaklaşımları sonucunda bu zat (Küçük’ü kast ediyor) gözümüzde o kadar büyümüştü ki, Allah göstersin Öcalan’a bir şey olsaydı Yalçın Küçük’ü lider olarak kabul etmeye hazırdık.
Sakık’ın Küçük’le ilgili bir ağır ithamı ise ‘istihbaratçı gibi davrandığı’ iddiasıydı. Mektubunun dördüncü sayfasında şöyle diyor:
Özellikle devlet işleyişi ve politikaları hakkında Öcalan’a istihbarat getiriyordu. Avrupa’daki Kürtler arasında Öcalan’a muhalif olan Kürtleri tespit edip Öcalan’a bildiriyordu.
Hele mektuptaki şu iddia, yenir yutulur gibi değil. Sakık, 1996 yılı bahar döneminde Zap karargahındayken Şam’da bulunan Öcalan’la görüşüyormuş, o esnada büyük gürültü olmuş, Öcalan kısa bir sessizlikten sonra “Türkçe eğitim okuluna bombalı saldırıda bulundular” demiş!
Daha sonra kampta Öcalan, o bombalı eylemle ilgili militanlara şöyle demiş:
Tansu Çiller bana bombalı suikast planladı. Mesut Yılmaz bu bilgiyi Avrupa’da bulunan Yalçın Küçük vasıtasıyla bana ulaştırdı, biz de tedbirimizi aldık.
Bütün bu olanların ardından bir gazeteye röportaj veren gazeteci Yalçın Küçük, iddiaları doğrular nitelikte açıklamalarda bulundu.
Bütün yukarıda anlatılanlardan sonra Tansu Çiller’in 12 Mayıs 1995 günü onay verdiği MİT patentli ‘Mercedes’ isimli operasyonun 24 Aralık 1995 seçimleri nedeniyle askıya alınmasının ardından Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde (ANAYOL-1996 Nisan-Mayıs) sahneye konarken başarısızlıkla sonuçlanmasının mutlaka, ama mutlaka izah edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
O dönemde bir çok köşe yazısı ve kitapta da konusu geçen iddialar özetle Abdullah Öcalan’a Bekaa’dayken bir suikast planlandığı ve bu planın operasyon öncesinde bir siyasetçi (sonradan Mesut Yılmaz olduğu iddia edildi) tarafından Prof. Dr. Yalçın Küçük vasıtasıyla Öcalan’a aktarıldığı yönünde. Sakık’ın mektubundan çarpıcı detaylar şöyle:
Doğu Perinçek, 1980′lerde gazetecilik adı altında Beka Kampı’na kadar gelip Öcalan’ı ziyaret etti, askeri törenle ve silah atışlarıyla karşılandı. Öcalan onu kucakladı, öptü, günlerce konuk etti. Kaldıkları odaya militanlar yüz metreden fazla yaklaşamadı, sabahlara kadar baş başa kaldılar.
Öcalan’ın Perinçek’le günlerce bir odada baş başa kalarak neler konuştuklarını ya da planladıklarını, neden yanlarına üçüncü bir kişiyi almadıklarını ve ‘militanlar kaldığımız yere yüz metreden fazla yaklaşmasınlar’ talimatı verdiğini hala merak ediyorum.
Öcalan’ın savaş kışkırtıcılığı yaptığı dönemde yanında olan Perinçek, İmralı’ya düştüğünde ’silahlara veda ediyoruz’ dediği anda Öcalan’a mesafeli durmaya başladı. Neden savaşan Öcalan’a ‘kardeşim’, barış çağrısı yapan Öcalan’a ‘hain’ dedi?
Öcalan Kürtçü görünür… Perinçek Orducu görünür… Öcalan ve Perinçek kardeşliğinin Kürt-Türk savaşı çıkarma fikrine dayandığından kuşkum yoktur.
Şemdin Sakık’ın Yalçın Küçük’le ilgili olarak da çok ağır ithamları var. Şöyle yazıyor:
Yalçın Küçük 1990′larda aranır duruma düşme bahanesiyle Avrupa’ya çıktı, bizzat Öcalan’ın sunduğu örgüt imkanlarıyla Fransa’ya yerleşti. Bazen Öcalan’ın daveti bazen kendi isteğiyle Şam’a geliyordu. Bizzat oradaydım. Her seferinde Öcalan tarafından askeri törenle, süslü püslü sözcüklerle, kucaklaşmalarla, öpücüklerle karşılanırdı. İkisi baş başa verip örgütü ve savaşı düzenliyorlardı.
İddiasına göre; Öcalan ile Küçük arasındaki ilişkiler o kadar büyümüş ki, PKK’daki kimi üst düzey atamalarda Küçük’ün önerileri önemli rol oynamış!
Öcalan’ın yaklaşımları sonucunda bu zat (Küçük’ü kast ediyor) gözümüzde o kadar büyümüştü ki, Allah göstersin Öcalan’a bir şey olsaydı Yalçın Küçük’ü lider olarak kabul etmeye hazırdık.
Sakık’ın Küçük’le ilgili bir ağır ithamı ise ‘istihbaratçı gibi davrandığı’ iddiasıydı. Mektubunun dördüncü sayfasında şöyle diyor:
Özellikle devlet işleyişi ve politikaları hakkında Öcalan’a istihbarat getiriyordu. Avrupa’daki Kürtler arasında Öcalan’a muhalif olan Kürtleri tespit edip Öcalan’a bildiriyordu.
Hele mektuptaki şu iddia, yenir yutulur gibi değil. Sakık, 1996 yılı bahar döneminde Zap karargahındayken Şam’da bulunan Öcalan’la görüşüyormuş, o esnada büyük gürültü olmuş, Öcalan kısa bir sessizlikten sonra “Türkçe eğitim okuluna bombalı saldırıda bulundular” demiş!
Daha sonra kampta Öcalan, o bombalı eylemle ilgili militanlara şöyle demiş:
Tansu Çiller bana bombalı suikast planladı. Mesut Yılmaz bu bilgiyi Avrupa’da bulunan Yalçın Küçük vasıtasıyla bana ulaştırdı, biz de tedbirimizi aldık.
Bütün bu olanların ardından bir gazeteye röportaj veren gazeteci Yalçın Küçük, iddiaları doğrular nitelikte açıklamalarda bulundu.
Bütün yukarıda anlatılanlardan sonra Tansu Çiller’in 12 Mayıs 1995 günü onay verdiği MİT patentli ‘Mercedes’ isimli operasyonun 24 Aralık 1995 seçimleri nedeniyle askıya alınmasının ardından Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde (ANAYOL-1996 Nisan-Mayıs) sahneye konarken başarısızlıkla sonuçlanmasının mutlaka, ama mutlaka izah edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.